AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ ARKEOLOJİ KULÜBÜ
HOŞ GELDİNİZ  
  ANA SAYFA
  ARKEOLOG VE DEFİNECİ ARASINDAKİ FARKLAR
  2008 ARKEOLOJİK FAALİYETLER
  ARKEOLOJİ NEDİR?
  ÜlLKEMİZDE ANTİK ŞEHİRLER
  TÜRKİYE'DEN KAÇIRILAN TARİHİ ESERLER
  ANADOLU VE ÇEVRESİNDE YAŞAMIŞ MEDENİYETLER
  EGE GÖÇLERİ (DENİZ KAVİMLERİ)
  TÜRKİYE'DEKİ MÜZELER
  AFYONDA'DA SİT ALANLARI
  TARİH BOYUNCA TÜRK DEVLETLERİ
  OSMANLI KRONOLOJİSİ
  RESİMLER
  ANKETLER
  ZİYARETÇİ DEFTERİ
  HAKKIMIZDA
  ONUR ÜYELERİMİZ
  ÜYELERİMİZ
  İLETİŞİM
  TÜRK OLMAK
Sitenizesayac.com
ARKEOLOJİ NEDİR?

     Arkeoloji birçok insanın bildiği gibi;define,hazine,gömü,antika,kazı,kazma-kürek bilimi değildir!
     Arkeoloji:toplumların geçmişten günümüze kadar;hangi evrelerden geçtiğini,kullanılan malzemelerin toplumsal yaşamlarına ne gibi katkı sağladığını,eserlerin günümüze kadar nasıl korunduğu ve en önemlisi "bizi,biz yapan geçmiş"in ne olduğunu öğreten-öğrenen bir bilim dalıdır.
     Felsefe öğretilerindeki "arke" neyse Arkeoloji için de aynıdır.
(Arke:Evrenin,insanlığın,varoluşun "ilki-özü-ana maddesi" sorusudur.)

     Arkeolog bir filozof edasında olmalıdır;çünkü elde edilen bir bulgunun analizi,yoğun ve derin düşüncelerle sonuçlanır...Evet!..Arkeoloji "kazı bilimidir" fikrini burada savunuyorum.Kazı yapılır o an;ama kazma-kürek değildir malzemeler...fikirler devreye girer,beyin ile kazılır.Malzemeler Arkeolog’un bedenindedir ve bir de bakmışsınız ki; Mısır Piramidleri,Zigguratlar,İdoller,Antik Şehirler ve "bizi,biz yapan geçmişimiz" ile ilgili her şey birer birer ortaya çıkacaktır.

     Arkeoloji ile ilgili yanlış ve ilginç bir tespit vardır:Tarih Bilimi'nin altdalı ya da yandalı olduğuna dair bu isabetsiz tespitler,evrensellik adına da büyük bir kayıptır.
(Tariheçmişteki olayları ve olguları,bir çok bilimdalı ile ortak çalışarak objektif bir biçimde,tespitleyen ve bunlerı arşive geçiren bir bilimdir.)
     Arkeoloji,Felsefe ve Sosyoloji ile daha alakalıdır.Bu alaka hem "arke" gayesinden anlaşılır hem sosyo-kültürel geçmişin günümüze "ne gibi değer kattığını" anlama gayesiyenden anlaşılır hem de bize değer sağlayan karanlık geçmişi aydınlatma gayesinden anlaşılır.
     Arkeoloji her ne kadar Ülkemizde kıymet gören bir uğraş olmasa da Dünya,Ülke Sınırlarımızdaki güzide yerleri araştırmak için "milyar dolarlar" harcamaktadır.
Türkiye Arkeolojisi
     Anadolu'daki tarihsel kalıntılar daha 16. yüzyılda Avrupalı gezginlerin dikkatini çekmişti.Nitekim ilk kazılar da 19. yüzyılda Avrupalı Arkeolog larca yapıldı.Bunlardan biri olan Alman Arkeolog Schliemann'ın eski Troya Kentinin yerini saptadı ve burada uzun yıllar kazı çalışmalarını sürdürdü.1882'de Türkiye'deki ilk Arkeoloji Müzesi'nin kurucusu Ressam ve Arkeolog Osman Hamdi Bey (1842-1910), 1887'de en önemli kazısını Sayda'da (bugün Lübnan'da) gerçekleştirdi.Bu kazıda Fenike Krallarına ait 20'den fazla lahit ortaya çıkarıldı. Daha sonra Anadolu'daki ilkçağ uygarlıklarını araştırmak isteyen Alman, Avusturyalı ve ABD'li Arkeologlar da Bergama, Bodrum, Boğazköy, Didyma, Priene, Miletos, Ephesos ve Sardes gibi tarihi bölgelerde kazılar yaptılar.Bu kazılarda, Dünyanın Yedi Harikası’ndan ikisi olan Ephesos’taki Artemis Tapınağı ve Bodrum’daki Mausoleion gibi önemli yapıtlar ortaya çıkarıldı.

                            Arkeolojik Kazı Araştırmaları Nasıl Yapılır?

     Çağdaş kazıların nasıl yürütüldüğünü daha iyi anlayabilmek için, Roma dönemi bir evin yapılış öyküsünü örnek almak iyi bir yol olabilir. Çünkü Arkeologlar günümüzde Roma dönemi bir evi ortaya çıkarmak üzere kazıya başladığında, bu öyküyü sondan başa doğru yeniden kurmaktadır.Roma dönemin yapı ustası, bir evi yapmaya giriştiğinde önce toprağı temizler, ardından temel çukurlarını kazar.Sonra, mozaiklerle resimler ya da motifler yaparak zemini döşer.Duvarları örüp üstünü bir çatıyla kapatır.Ev artık oturulacak hale gelmiştir ve insanlar gelip yerleşirler.Ustanın cebinden düşen bir metal para evin temelinde kalabilir.Evde yaşayanlar bazı küçük eşyalarını evde yitirebilir. Kırılan çanak çömlek parçaları çöp çukuruna atılır.Böylece evde yaşayanların öteberileri kıyıda köşede kalabilir.Arkeoloji' de bu süreç yerleşme dönemi olarak adlandırılır.Daha sonra bir savaştan dolayı insanlar yaşardığı evi terk etmek zorunda kalabilir,ev bir depremde çökebilir.Artık içinde insanın yaşamadığı evin zamanla tamamen çöker;ahşap kısımları çürür,duvarlar yıkılır.Aradan uzun yıllar geçince de ev bütünüyle toprağın altında kalır.Aradan yüzyıllar geçince üzerindeki toprak dümdüz olur. Burası ekili bir alan haline gelebilir ya da üzerine yine bir ev yapılabilir.
     Arkeologlar önce toprak altında böyle bir evin varlığını saptar.Kazı alanının tümünü ya da çevresini ince çelik çubuklarla çevirir.Bu, kazı boyunca yapılacak ölçümlerin doğruluğu,çıkarılacak plan ve sonuçların güvenilirliği için gereklidir.Artık sıra,çatıdan temele doğru bütün tabakaları tek tek özenle kaldırmaya gelmiştir.
İlk tabakaya ulaşıncaya değin kazı makineleri kullanılabilir.Ama ilk tabaka kaldırılınca,artık kazıda yalnızca sivri uçlu mala,kürek ve kova kullanılır.Kazı sırasında ortaya çıkarılan duvarlar,ocaklar,fırınlar ve insan yapımı öbür yapılar örselenmeden birbirinden ayrılır.Arkeologlar bütün bunları inceler ve ayrıntılı notlar tutar.Ele geçen eşyalar tek tek özenle temizlenir ve bulundukları tabakayı belirtecek biçimde numaralanır.Eşyaların üzerinde o dönemin hükümdarının resimleri varsa,bu eşyanın yapılış tarihini saptamayı kolaylaştırır. Ama buluntular daha eski dönemlerden kalmış, yazısız ve resimsiz de olabilir.Ayrıca başka döneme ait eşya o tabakadaki eşyayla karışmış olabilir.Böyle durumlarda kesin tarihlendirme yapılırken, bir üst tabakaya hiç dokunulmamış olması gerekir.

     Kazıyı yapan kişi, bu evin yapıldığı, değiştirildiği ya da yıkılmaya bırakıldığı tarihleri saptar. Ayrıca evde yaşamış olanların ne gibi özellikleri olduğunu ve yaşam biçimlerini ortaya çıkarabilir.Örneğin bir çiftlik eviyse, çevresinde tarlalar, otlaklar ve korular bulunacağını bilir.Buradaki bitki, tohum, polen ve tahıl kalıntıları, çevrenin o zamanki bitki örtüsünü gösterir. Hayvan kemikleri, burada yaşamış insanların yedikleri etin cinsini anlamamızı sağlar.Kullandıkları araç gereçler insanların günlük yaşamları hakkında bilgi verir.
     Kentlerde kazı çalışmaları, açık alanlardaki kazılardan daha zor ve karmaşıktır. İnsanların yüzyıllardır yaşamakta oldukları kentlerde kazılar yıllarca sürebilir.Öte yandan bir kalıntının varlığı saptansa bile, bu mevcut yapıların ya da sokakların altında bulunacağından kazı yapma olanağı da yoktur.Bu gibi nedenlerden dolayı büyük kentlerde daha az kazı yapılmaktadır.Yapıların ortaya çıkarılmasında kullanılan yöntemler,Roma yolları, kanallar, surlar gibi öteki alanlarda yapılan Arkeolojik kazılarda kullanılmaz. Bu tür kazılarda birbiri üzerine binen bütün katmanların görülebileceği bir kesit elde edilmeye çalışılır.
Bilimsel Yöntemler
     Arkeoloji'de günümüzde tarihlendirmede çeşitli bilimsel yöntemler kullanılmaktadır.Bunlardan biri olan radyokarbonla tarihlendirme yönteminin bulunması,Arkeoloji'de büyük bir gelişme sağladı.Bu yöntemle odunun,kömürün ve eski yerleşim bölgelerinde bulunan kemiklerin yaşlarını saptamak olanaklı hale geldi.Her canlıda karbon bulunur ve bunun neredeyse tamamı karbon-12'dir. Belli bir oranda da radyoaktif ve "ağır" olan karbon-14 vardır.Örneğin bir ağaç kesilince, artık yeni karbon-14 atomları alamaz ve var olan radyoaktif karbon atomları da belli bir hızla yok olmaya başlar.Böylece yaklaşık 5.500 yıl sonra bu atomların yarısı karbon-12 atomlarına dönüşür.Radyoaktif karbonun karbon-12'ye oranı ölçülerek, canlının ne kadar zaman önce öldüğü saptanabilmektedir.Ne var ki bu yöntem, tarihi belli olan Mısır buluntularına uygulandığında, saptanan tarihlerin çok kesin olmadığı anlaşılmıştır.Bir başka tarihlendirme yöntemi de ısıyla ışıldamadır (ısıl ışıldama).Bu yöntem yalnızca pişmiş kile uygulanabilmektedir. Kilde radyoaktif atomlar içeren elementler vardır.Kil pişirilmeden önce bunlar çevrelerine ışık biçiminde parçacıklar saçarlar.Pişme işleminin sonunda, atomların saçtığı bu parçacıklar kristalleşmiş yapının içinde hapsolur. Isıyla ışıldama yönteminde çömlekten alınan bir örnek, parçaların yeniden serbest kalacağı noktaya kadar ısıtılır. Bu parçacıklar ışık biçiminde (ışıldayarak) açığa çıktıkları için fotometre aygıtıyla ölçülür. Çömlek ne kadar çok ışık verirse, o kadar eskidir.

     Bir ağacın yaşının, gövdesindeki yıllık büyüme halkalarına göre saptanmasına dendrokronoloji denir.Ağaç gövdesinin kesitinde iç içe ince ve kalın halkalar görülür. Havaların iyi gittiği yıllarda ağaç daha çabuk büyüyeceğinden halkaların kalınlığı artar.Bu yöntemle ağacın yaşadığı dönemdeki iklim koşulları bile anlaşılabilir.Bir çam türünün 4.000 yıl önceki ve günümüzde yaşamakta olan örnekleri bu yöntemle karşılaştırılmıştır.
Alan Araştırması
     Havadan çekilen fotoğraflar arkeologların çalışmalarına büyük katkı sağlamaktadır.Bu fotoğraflar, araştırılacak alanı yere serilmiş bir harita gibi gösterir.Örneğin, birbirine bağlı kısa, düzenli yollar ya da setler Roma dönemini işaret eder.Güneş ışınlarının eğik olduğu saatlerde çekilmiş fotoğraflarda görülen hafif tümsekler ve çukurlar ise buralarda eski yerleşmelerin izlerini gösterir.Bunlar hisar, hendek ve yapı kalıntıları olabilir.Yılın belli zamanlarında çimenlerin ya da ekinlerin renginde ve boyunda gözlenen bazı değişiklikler de arkeologlara önemli ipuçları verir.Örneğin, bir tarlanın genelinde tahıllar yeşilken bir bölümü kısa zamanda olgunlaşıp sararmış olması,o toprağın altında taştan temellerin bulunduğunu gösterir.Eğer tarlanın altında doldurulmuş çukurlar ya da hendekler varsa, buralarda su birikeceği için, ekili ürünün olgunlaşması gecikir. Bu yerler fotoğraflarda yeşil çizgiler ya da noktalar olarak göze çarpar. Bu tür belirtilerden birçok eski yerleşme yeri saptanmış ve gün ışığına çıkartılmıştır.
     Toprak altında kalmış çanak çömlek ocakları, pişmiş kilde bulunan magnetik güçten dolayı,duyarlı magnetometrelerle (magnetik güç ölçme aleti) saptanabilir. Bir zamanlar canlıların yaşamış olduğu ve organik maddelerin bulunduğu yerlerde de, çevrelerine göre daha çok magnetizma vardır. Arkeologlar magnetometreyle çanak çömlek ya da çini gibi eşyaların bulunduğu ve insanların yaşadığı yerleri kolayca saptayabilirler.
Alan araştırmasında kullanılan bir başka yöntem de, topraktaki direncin elektrikle ölçülmesidir.İçi nemli toprakla dolu bir hendek daha az, taş duvarlar ya da sert zeminler daha çok direnç gösterir.
     Ekili tarlalarda toprak sürülürken ortaya çıkmış bir çömlek ya da çini parçası ile tümsek ya da çukurlar, bir Arkeologun buradaki eski kalıntıları bulmasına yardımcı olur.Ayrıca, eski haritalardan,belgelerden,yer adlarından ve yerel geleneklerden de yeni ipuçları çıkarılabilir ve dünya da pek çok yerleşme kalıntısı bu yolla bulunmuştur.

     Arkeoloji ile ilgilenenlere kendimce bir şeyler paylaşmak istedim...
Bu yazıyı hazırlarken teşekkürlerimi de sunmaktan onur duyarım:

ERMENİ SOYKIRIM YALANI LÜTFEN LOGOYA TIKLAYINIZ  
 

Ermeni Sorunu
 
 
 

DUYURU PANOMUZ
















FEN-ED.FAKÜLTESİ BAŞKANI MEHMET ALİ DEMİR'E BİZE VERMİŞ OLDUĞU DESTEKTEN DOLAYI SONSUZ TEŞEKKÜRLERİMİZİ SUNARIZ....

ARKEOLOJİ KULÜBÜ

 
 
 





 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol